FINDIK ÜRETİMİNDE SORUN ORDU VE GİRESUN’DADIR
Bu tespit, Şenocak Gıda Fındık Entegre Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Cem Şenocak’a ait. Başarılı sanayiciye göre bu iki ildeki sorunun çözümü halinde dünyada ve ülkemizde fındığa dair bir sorun kalmayacak. Şenocak; “Bu gerçeği iyi analiz edip çözümü bundan sonra aramak gerekiyor.” diyor.
Fındıkta sanayi üretiminin öncülerinden birisi olan Şenocak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Cem Şenocak başarılı Gazeteci Murat Gürsoy’un fındık ve sektöre ilişkin sorularını cevapladı. Şeocak sadece fındığı değil, salgın sürecini, gönüllerin Orduspor’unu, Ordu ekonomisinin geleceğini, kurum yatırımlarını ve unutamadığı anılarını da dile getirdi.
M.G.: Fındıkta çıkış yolu üretmek adına esas çözülmesi gereken sorun sizce nedir?
C.Ş.: Dünyanın en mağdur fındık çiftçisinin Ordu ve Giresun’da olduğu hepimizin iyi bilmesi gereken bir konudur. Bu konuda uzun süredir yazılı ve sözlü olarak bu iki il için çare üretmemizin elzem olduğunu anlatıyorum. Bu konunun ana sebepleri; miras yolu ile bölünen bahçeler, büyük ölçüde göç veren bir bölgede yaşadığımız için geride kalan yaşlı nüfusun bahçelere yeterince bakamaması ve eğimli arazide makinalı tarım yapılamaması nedeniyle birim alandaki verim düşüklüğü ve maliyetlerin artmasıdır. Bu sebeplerden ötürü bölgenin tek geçim kaynağı olan fındık üretimi son 30 yılda hızla batıya doğru kaymıştır. Bakıldığında Terme, Çarşamba ve Adapazarı Ovaları gibi ne ekerseniz ürün verecek verimli alanlara fındık dikilmiş ve dikilmeye devam edilmektedir. Oldukça geniş arazileri barındıran bu ovalarda makineli tarım da yapılabildiği için bize göre daha az maliyetle daha fazla üretim sağlanmaktadır. Ordu ve Giresun’da ortalama bir aile fındık tarımında yılda 10 ila 20 bin lira elde ederken batıya doğru düz ovalarda bu gelir ortalama aile başı 200 bin liraya kadar çıkmaktadır. Görüldüğü gibi; Karadeniz’in doğusu ile batısı arasında fındık üreticisinin gelirleri bakımından uçurumlar söz konusudur.
M.G.: Alan bazlı destek uygulaması için neler söylersiniz?
C.Ş.: Doğu ve Batı Karadeniz fındık üreticisinin arasındaki uçurumu telafi edebilecek tek yol 2009 yılında başlayan alan bazlı desteğin tekniğinin geliştirilmesidir. Şöyle ki; köyünde ikamet ederek bahçesine bakan, iyi tarım uygulayan ve eğimli araziye sahip fındık üreticisine küçük araziden başlayarak daha fazla vermek kaydıyla arazi büyüdükçe kademeli olarak azalan bir destek model önerebilirim. Böylece arazi büyüdükçe zenginleşen üretici daha az destek almış olur. Örneğin 10 dönümün altında olan üreticiye dönümde 170 TL yerine 700-800 TL den başlayan arazi büyüdükçe dönüm başı ödenen rakamın 100-150 TL ye kadar düşürüldüğü bir destek modeli oluşturulmalıdır. Tabi ki bu eğimli araziden düz araziye doğru geçiş dikkate alınarak uygulanmalıdır. Hatta bence düz araziye sıfır destek verilmelidir. Ayrıca; halihazırda uygulanan bu destekleme rakamları 2009 yılından bu güne çok düşük kalmış ve geliştirilememiştir. Bu desteklerin köyünde ikamet eden ve bahçesine iyi tarım uyguladığını Tarım İl Müdürlüğü’nden tescil edilen üreticiye verilmesi gözden kaçırılmaması gereken bir husustur.
M.G.: Alan bazlı destek modeli revize edilmeli midir?
C.Ş.: Desteklemenin modelini geliştirmemiz gerekiyor. Doğu Karadeniz Bölgesi ve ilimize yapılabilecek model, Batı Karadeniz’de düz ovalara verilmemelidir. Çünkü onlar bize göre çok daha avantajlılar. Arada ifade ettiğim gibi uçurum var. Bu farkı iyi görmek lazım. Dünya fındığının yüzde 30-35’ini Ordu ve Giresun üretiyor. Ancak malesef en mağdur olan da bu iki ildir.
M.G.: Br türlü uygulanamayan ama çok konuşlan lsanslı depoculuk için neler söylersiniz?
C.Ş.: Fındık ürün borsaları ve depoculuk sektörün gelişimi açısından önemli konulardır. Ayrıca sistemi daha sağlıklı hale getirmek için de önemlidir. Vatandaş malını lisanslı depoya bırakıp herhangi bir bankadan kredi kullanabilir. Böylece fındığın piyasaya arz hızı kesilir. Arz talep dengesi oluşur. Aşırı arzdan dolayı fiyatların düşmesinin önüne geçmiş olunur. Eylül ayında vatandaş depoya malını bırakıp hem malını sağlam bir depoya emanet eder hem de emanet kağıdı ile beraber herhangi bir bankadan bu kağıt karşılığında istediği krediyi kullanabilir. Ünye, Bulancak ve Giresun’da lisanslı depolar açıldı ama çok güvence veremediler. Çiftçinin ürününü rahat teslim edeceği yönünde kolaylaştırmalar yapılmalı. Bir de her işte alışma veya uyum süresi oluyor. İlk günden olumsuz bakmamak gerekiyor. Birkaç yıl içinde taşlar yerine oturacak ve üretici tarafından benimsenecektir.
M.G.: Destek uygulamasından vazgeçilirse ne olur?
C.Ş.: Düz ovada 150 ila 200 bin lira ortalama gelir elde eden üreticinin ekmeğine yağ sürülür ve daha çok dikim yapmasına teşvik edilir. İnanılmaz yüksek gelir elde ederler. Bu rekolte fazlalıkları çok büyük stoklara sebep olur. Dünyadaki diğer ülkelerde dikime teşvik olur. Tıpkı 2001 ve 2008 yıllarında olduğu gibi fazla rekolte olduğundan fındıklar devletin depolarında çürümeye terk edilir. Daha sonra da ziyan olacağına onda bir fiyatına yağ yapalım denir. Ya da askere mi, öğrenciye mi yedirelim arayışları başlar. Bu ve benzeri deneyimler geçmişte sağlık konularında da zararlar verdi. Bazen bayatlatılmış eski fındıklar dolaylı ve doğrudan değerinin çok altında piyasaya satıldı. Böyle olunca tüketici fındıktan soğuduğu gibi fındık sektöründe de haksız rekabete yol açıldı. Yani bu tür uygulamaların devlete, hazineye, ihracata ve tabi ki fındık sektörü ile istihdama zararı büyük olmuştur. Ordu-Giresun üreticisine hiç bir katkı sağlanmamıştır. Bu sebepten dolayıdır ki alan bazlı desteklemelerin az once ifade ettiğimiz teknik gelişmelerle birlikte revize edilmesi doğu Karadeniz ve özellikle ilimiz için çok önemlidir. Ayrıca ilimizde üreticimizin verim ve gelirinin artırılması için büyük çaba gösteren valimizin talimatı ile sahada olan Tarim İl Müdürü’ne ve ekibine, Büyükşehir Belediye Başkanımız ve çalışma arkadaşlarına, özellikle de bahçede örnek çalışmalara bizzat eşlik eden valimize ilimiz üreticisi adına teşekkür ediyorum.
Bir de tüm siyasilerimizin bu konuda yaptığı çalışmalara dikkat çekmek isterim. Özellikle vekilimiz Şener Yediyıldız’ın önemle takip ettiği havza projesi TBMM’de ilk etapta 68 milyon dolar olarak onaylandı. Bu projenin içerisinde fındık tarımında uygulanacak yenilikler ve modernizasyon çalışmaları için vekilimizin isteği ile görev aldım. Bu çalışmaların ilimize çok büyük katkısı olacağını düşünüyor, kendilerine de katkısı geçen tüm arkadaşlarına da teşekkür ediyorum.
M.G.: Yaklaşık bir buçuk yıldır ülkemizi ve dünyayı esir alan pandemi dönemi sizin için de zorlu bir sınav olsa gerek. Nasıl aştınız ve ne tür planlamalar yaptınız?
C.Ş.: Pandemi öncelikle sağlığımızın ne kadar değerli olduğunu anlamamızı sağladı. Dünya gerçekten zor bir sınavdan geçiyor. Ülkemize olduğu gibi tüm dünyaya kolaylık ve kuvvet diliyorum. Bazı sektörler pandemi krizini çok derin yaşarken bazı sektörler daha az etkilendi. İçinde olduğumuz gıda sektörü diğer sektörlere göre daha az etkilenen sektörlerden biri oldu. Pandeminin ilk dönemlerinde gıda ürünlerine hızlı bir yöneliş olunca bizlere olan siparişler hızla artış gösterdi. Ama diğer taraftan işçilerde riskler oluştuğu için alınan tedbirlerle üretim kapasitesi düşürüldü. Bizler bu süreçte İŞKUR destekli alımlar yaparak çalışmayan, fabrikalardan hizmet sözleşmesi yaparak transferlerle, vardiya artışları ile siparişlerimizi karşılayarak müşterilerimize aksatma yaşatmadan süreci geçirdik. Daha sonra insanların hızlı tüketim psikolojisi rahatlayınca talep anlamında denge sağlandı.
Bu dönemde mümkün olduğu kadar masrafları azaltıp tasarrufu ön planda tutan firmamız, finans ve kredi kaynaklarını da dikkatli kullanmış başta Merkez Bankası, Eximbank ve diğer devlet bankalarının Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla uygulamaya sokulan destekleri ile çıkartılan programlarından gerekli görüldüğü dönemlerde faydalanmıştır.
2021 yılı için kur oynaklıkları risk olarak görülse de yeni bir ürün çıkarmayı planlıyoruz. Bütün olumsuzluklara rağmen çok kötü bir tablo yaşamadık.
Ayrıca; fındık ihracatında 2020 yılında başgösteren Amerika-Çin arasındaki olumsuz ilişkiler bizim lehimize oldu. Allah ülkemizde herkesin işini iyi etsin, kimseyi gördüğünden geri bırakmasın. Yılın ikinci yarısında ekonomide istikrarı yakalayacağımızı düşünüyorum. Diğer dünya ülkelerinde fındığın az olmasının ihracatımızın önünü açacağını ve iki milyar doların üzerinde bir rakama ulaşacağımızı ümit ediyorum. Tüm sektörlerdeki başarı, bu ülkenin başarısı olacaktır. Herkesin başarılı olması ülkemiz insanının istihdamı açısından da çok önemlidir. Atalarımız ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere kanları ve canları ile teslim ettiği bu ülkenin evlatları olarak bu emanete sahip çıkmak devletimize ve milletimize faydalı olmak hepimizin amacı ve görevidir. Aile ve firma olarak bu görevi yerine getirmeye çalışıyoruz.
M.G.: Kökleri 70 yıla yaklaşan bir firmayı yönetiyorsunuz ve Ordu’nun önde gelen kanaat önderlerinden merhum İsmet Şenocak gibi bir ismin oğlu olarak işin başındasınız. Firmanızın gelişim sürecini anlatmanızı rica etsek neler söylersiniz?
C.Ş.: 1953 yılında temelleri atılan firmamızın kurucusu, Onursal Başkanımız, rahmetli İsmet ŞENOCAK’ın deneyimleri sonrasında 1986 yılında ikinci kuşak olarak yönetime katıldım. 35 yıldır firmada yöneticilik yaparken 2014 ve 2017’de üçüncü kuşak İsmet ve Mert Şenocak’ın katılımı ile üç kuşak bir arada çalışma şansımız oldu. Ta ki 2017 yılına kadar. O yıl onursal başkanımız İsmet Şenocak’ın aramızdan ayrılması ile ben ve iki evladımla yolumuza devam etmekteyiz. Amacımız küçük adımlarla istikrarlı bir şekilde büyümek, sabır ve sebatla tecrübeli ve işini seven 20 ile 40 yıllık tecrübeli yönetici kadrosu ile enerjisi ve sinerjisi yüksek genç ekibimizin kaynaşması olmuştur.
Ayrıca; her ülkenin kendi önemsediği TSE, BRC, İFC, Koçer, UTZ, helal gibi kalite sistemlerini firmamızın bünyesinde önemle çalışarak yaşatmaktayız. Özellikle 2019 da; kurun 2018 krizinden sonra stabil ve düşük olması da bilançolarımıza olumlu anlamda yansımıştır. Kur artışları ihracatımıza lehte yansıdığı konuşulsa da bu büyük bir yanlıştır. Genel olarak kur arttığında ağırlığı Avrupalı olan fındık alıcıları hemen kur artışına göre fiyatlarını geri çekmekte bu da hem firmamızın kazancını düşürmekte hem de ülkeye girecek döviz miktarını azaltmaktadır. Genelde bizim sektörde büyük dış alıcılar kurun artışını fırsata çevirerek Türkiye’ de kriz olsun, kur artsın ve 6 dolara aldığımızı 5 dolara alarak bunu fırsata çevirelim mantığı ile bakarlar. Devletimizin de buna fırsat vermemesi çok önemlidir. Döviz arttıkça çiftçimizin alım gücü eriyerek azalmakta enflasyona yenik düşmektedir.
Bir de ülkemizin bu kadar döviz borcu olduğunu düşündüğümüzde kurun her artışı enflasyonun artışına sebep olmaktadır. Vatandaşımızın alım gücü azalmaktadır. Bu da faiz artışı ile önlenmeye çalışıldığı için tüm sektörlere finans maliyeti artmaktadır. Bunun için kur artışları ne vatandaşlarımıza ne de içinde olduğumuz sektörlere ne de devletimize olumlu yansımamaktadır.
2019 yılında kurunun stabil olması şirketimizi olumlu yönde etkilemiştir. Dünya böyle zor bir süreçten geçerken ülkemiz, devletimiz, ilimizde bu zorlukları derinden yaşıyor. Önce bireyler sonra aileler ve şirketler, kurum ve kuruluşlarda büyük bir sınavdan geçiyor. Ülkemiz ikinci bir istiklal ve var oluş mücadelesi veriyor Allah herkese kolaylık versin.
M.G.: Hem işletmenizin tarihsel geçmişi hem de üretim kabiliyetiniz ve istihdam yaratan özelliklerinizle kent ekonomisi üzerinde söz söylemesi gereken isimlerden birisiniz. Dolayısıyla Ordu ekonomisine ilişkin görüşlerinizi dinlemek isteriz…
C.Ş.: Ordu ve Giresun çok uzun yıllar Trabzon ve Samsun’un arasına sıkışmış kasaba gibi kalmış ve hiçbir hizmet alamamış iki ildir. Bu iki il esasında her yatırımı ortak düşünmeli ve birlikte hareket etmelidir. Kaderi birbirine benzeyen iki il son 20 yılda bu iktidar döneminde hayal edilemeyecek yatırımlar aldı. Bu iki il büyükşehirlere en fazla göç vermiş iller sıralamasında en başlarda gelir. İlimiz son 20 yılda devlet yatırımlarından geçmişe göre çok daha fazla nasiplenmiş gelişmeye devam etmektedir. Üniversite ilimize sosyal kültürel ve ekonomik yönden çok büyük katkılar sağlamıştır. Otoyollar, Teleferik ve Havaalanı Ordumuzu çok değiştirdi ayrıca Karadenizli bir liderin olması bölgemize olan desteklerin ve gelişmelerin içinde önemli bir yer aldı. İlimizin Büyükşehir olması da şehrin önünü açtı. Emeği geçen tüm kesimlere özellikle de Cumhurbaşkanımıza ilimize yapılan katkılar için teşekkür ediyorum.
İlimiz arazi ve lojistik anlamında sıkıntıları olan bir bölgededir. Bu sorunlardan dolayı sanayimiz gelişmekte zorlanmaktadır. Yeni oluşacak sanayiler ve liman taşımacılığı ayrıca raylı sistem ilimiz sanayisi için önem arz etmektedir.
M.G.: Biraz ekonomiden uzaklaşalım ve Orduspor’u konuşalım. Orduspor sizin için ne ifade ediyor peki?
C.Ş.: Biz çocukluğumuzdan gelen Orduspor aşkı ile büyüdük. Evimiz stadyuma çok yakındı ve babam tam bir Orduspor fanatiği idi. Hiçbir maçı kaçırmaz beni de mümkün olduğu kadar yanında götürürdü. 2017 yılında Orduspor’u tekrar süper ligde görmek istediğini bana vasiyet ederek hayalini anlatıyordu. Büyük bir Orduspor sevgisi vardı ve o yıl bizlerden ayrılıp ebedi hayata göç etti.
Bu sevginin tüm Ordulularda olduğuna inanıyorum.
M.G.: Hayatınızda unutamadığınız anlar var mı, bizimle paylaşır mısınız?
C.Ş.: Pele Erol’un orta sahadan attığı bir gol vardı unutamadığım. Fenerbahçeli Cemil Turan’ın orta sahadan 6 kişiyi çalımlayarak bize attığı bir gol de unutamadığım anılar olarak hayatım boyunca hiç gözümün önünden gitmedi.
Ve tabi ki UEFA Kupası ilk maçı. Banik Ostrava ile oynanan maçı bir evin çatısında seyretmiştim. O zaman Orduspor Banik Ostrava’yı 2-0 yendiğinde yer yerinden oynamıştı. Çünkü; ülkemizi temsil eden diğer takımlar maçlarını kaybetmişti. O günlerde TRT bize fazla ilgi göstermese de UEFA’da tek kazanan takım olduğumuz için bizleri göklere çıkardılar. Türkiye Ordu ilini ve Ordusporu bu zaferle daha iyi tanıdı.
Çocukluğumda Trabzonspor’un üst üste gelen şampiyonluklarının arkasında Karadeniz takımlarının ligde olması ve İstanbul takımlarına kolay kolay puan vermemiş olması da büyük önem arz etmektedir. Bu yönden bakınca Orduspor’un da, Trabzon’un şampiyonluklarında büyük önemi vardır. Trabzonspor başarılı olmak istiyorsa Karadeniz takımlarını alt yapısı gibi düşünüp desteklemelidir.
Ordu siyasileri, bakanı ve milletvekilleri ile Valimiz, Belediye Başkanımız, Ticaret ve Sanayi Odamız, Ticaret Borsamızla, derneklerimizle, işadamları dernekleri ile bütünleşerek maddi ve manevi çalışmanın içine girmeliyiz. Sadece ben istiyorum demek yetmez. Herkes bu çalışmanın içine girmelidir.
Kısaca taşın altına hep birlikte elimizi koymalıyız. Futbol her yerde çok izlenen bir spor dalı. Ordu halkına Süper Lig’in çok şey kazandıracağını hep birlikte göreceğiz.
M.G.: Çambaşı Otel için başından beri çok uğraş verdiğinizi biliyoruz. Gelinen noktayı özetler misiniz?
C.Ş.: 2010 yılında havaalanı projesi hayata geçirildiğinde o ölçekte olmasa da çok büyük bir hayal olan kayak tesisi projesi için harekete geçildi. Bu hareket şunu ifade ediyordu, son dönemlerde büyük yatırımlar alan Ordu ilimize büyük bir proje daha başlıyordu. Geçmiş 30 yıla baktığımızda Samsun ile Trabzon arasında sıkıştırılmış iki kasaba görünümündeki iki ilden biri olan şehrimiz son dönemde havaalanından sonra büyük bir mega projenin daha heyecanını yaşıyordu. Bu yatırım ilerleyen yıllarda ilimizi Bursa Uludağ, Erzurum Palandöken, Kayseri Erciyes gibi bir tesise Ordu Çambaşı Kayak Tesisi adıyla ulusal anlamda anılacak, dünyada tanınacak büyük bir turizm hamlesi atılıyor ve aynı zamanda ilimizin gençliğine kayak sporu anlamında büyük bir sportif faaliyet alanı açılıyordu. Allah devletimizden, Cumhurbaşkanımızdan razı olsun. Bu benim ve Ordulu iş insanlarımız için büyük bir heyecandı. Bu heyecanla ilimize yapılacak kayak tesisinin en güzel yerine oraya yakışacak 80 odalı bir otel yapmak üzere bir yer seçtik. Kayakçılar için en önemli konu kayağı ayağından çıkarmadan, otele inebilmek ve otelden kayarak telesiyeje ulaşabilmek olduğunu bildiğimiz için tam da böyle bir yer seçerek yaklaşık 500 kişiyi ağırlayacak konferans salonu, yarı açık ve kapalı yüzme havuzu, spası, saunası, hamamı son derece modern teknoloji ile hizmet vermeye yönelik projenin çizimini birçok projeye imza atmış hemşerimiz mimar Ahmet Tercan özenle hazırladı.
2012 senesinde ORDUSİAD üyesi 29 iş insanı bir araya geldi ve otel yatırımı amacı ile bir şirket kuruldu. Bu şirketin ve ortaklarımızın en büyük amacı ilimize yapılan bu büyük turizm yatırımına destek olmak devletimizin ordumuza yaptığı bu güzelliğe bir katkıda bulunmanın yanı sıra ilimizin ortaklık beceriksizliği, kolektif hareket edememeye yönelik geçmişteki kötü örnekleri hafızalardan silip gelecek nesillere güzel bir örnek bırakmak da önemli amaçlardan biriydi.
Şirket 2012 yılında bu amaçlar doğrultusunda, çoğu kendi sektörlerinin liderleri olan 29 iş insanının ortaklığı ile hızla yatırımını yapmak üzere büyük bir heyecanla kuruldu. Ancak turizm bakanlığımızdan otel yerinin kiralanması ve şirkete tahsisi 2018 yılının temmuz ayını buldu. Bu süreç ortaklarımızı yıprattı, bir de 2018 deki ekonomik kriz yaşanınca başlangıç ortaklarından 25’i ayrıldı, bir tanesi sermaye artışına katılmadı. Yani başlangıçtan üç ortak tüm sermaye artışlarına katılarak dik duruşunu devam ettirirken, ayrılanların yerine bu otelin yapılmasını içtenlikle destekleyen 12 yeni ve değerli dışarda veya Ordu’da yaşayan turizmciler, eğitimciler, sağlıkçılar, liman işletmecisi ve inşaatçı iş insanlarımız katılarak güçlü bir ortaklık yapısı oluştu. Çambaşı otel yatırımı muhtelif zamanlarda değişik sebeplerden ayrılan ortaklarının yerine çok daha istekli olan Büyükşehir Belediyesi olmak üzere yeni ortaklar edinerek güçlü ve sağlam duran bir ortaklık yapısı oluştu. Bizler bu ayrılan ortaklarımıza biraz üzülsek de kendilerini tenkit etmedik muhakkak kendilerine göre ayrılmaları için birçok sebepleri olabilir. Ancak üzüntümüz Ordu da bir örnek ortaklık projesi olan Çambaşı Otel projesinin çalışmayacağı veya zarar edeceği gibi dedikodularla ortaklarımızın gözünün korkutulması ve bu projenin dağıtılması yönünde yapılan kötü propagandadır.
İlimizde ortaklıklara sıcak bakılmaz. Çünkü; geçmiş de birçok kötü örnek vardır ve her türlü ortaklığa geçmişteki kötü örneklerle ortaklığın başarıya ulaşamayacağı anlatılarak başlanır. Ortaklıkların olumsuzlukları daha çok konuşulur. Ayrıca ortaklığın içinde olmayanlar biz yokuz başarı olmasın gözüyle bakarlar. Bu olumsuz havanın dağıtılması Ordu ilinin tarım, turizm ve sanayi alanında ilerleyen yıllarda gelişecek ortaklıkların önünün açılması anlamında büyük önem arz eder. Sermaye artırımına katılmayan ortağımızı saymayınca yeni katılımlarla 15 kişi olarak, çok daha güçlü bir ortaklık oluştu. Başlangıçtan bugüne benimle birlikte hareket eden ortaklarımın amacı ilimize turizm alanında bir hizmet getirmek ve ortaklık anlamında başarıya ulaşmak, bir ilki gerçekleştirmek olmuştur. Otelimizin karkas inşaatı 2019 yılının sonunda bitmiş, inşallah 2021’nin sonlarında tamamının bitirilmesi ve arkasından da hizmete açılması hedeflenmektedir.
Benim ve ortaklarımın amacı bu oteli hızlı bir şekilde bitirmektir. Çambaşı Kayak Tesisi ile birlikte Çambaşı Oteli ve tesisin alt yapıları ve çambaşı yolu tamamlandığında bu çalışma tam olarak ortaya çıkacak ve bu yatırımlar Çambaşı’na, Ordu iline ve yatırımcılara özellikle Çambaşı yatırım ortaklarına çok şey kazandıracaktır. Her türlü krize ve zorluğa rağmen dik duruşundan taviz vermeyen başlangıçtaki 29 kişiden kalan 3 kişinin ve sonradan ortak olan 12 hissedarın özellikle Çambaşı’na ve Ordu’nun tüm ilçelerine yatırım ve turizm hamlesi başlatan bungalov yatırımları İle tesisi dünyaya duyuran Büyükşehir Belediye ekibine çalışanlarına ve özellikle bu projelerin mimarı Büyükşehir Belediye Başkanımız Hilmi Güler’e ve bu yatırımların ilimiz için planlanmasında Karadenizli olup ilimizi kendi memleketi gibi gören Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a verdikleri desteğin unutulmayacağını bu yatırımların Ordumuzun ve Çambaşı kayak tesisinin hatıra defterine altın harflerle yazılacağını şükranla ve minnetle bildirmek isterim.
Otelimizi 2021 kış sezonuna yetiştirmek için çalışmalarımız hızla devam ediyoruz.
M.G.: Son olarak firma ve Şenocak ailesi olarak geleceğe yönelik beklentilerinizi soralım.
C.Ş.: Yönetim Kurulu ve tüm çalışanlarımızla birlikte bölgemiz insanın tek geçim kaynağı emeği alın teri olan, tarım ürünlerimizin içinde ihracatta birinci sırada yerini alan en önemli döviz getiren fındık ürünümüzü en iyi kalite ile ülkemizde ve dünya ülkelerinde gıda sanayi ve marketlerde müşteri memnuniyetini önemseyerek üretimimize devam ederken kurucumuz İsmet Şenocak’ın bize devrettiği 68 yıllık bu bayrağı gurur ve onurla taşırken kendisini daima rahmet ve minnetle anıyoruz.
Ekonomik siyasal ve stratejik özgürlüğü olmayan devletin insanlarının hiç bir zaman huzuru olmaz. Önce devletimizin güçlü olması gerekir. Devletimizin güçlü olması hepimizin güçlü olması demektir. Ülkemiz hem içerde hem dışarda birçok konuda; terör, siyasi ekonomik ve sağlık problemleri ile uğraşırken her ferdimiz kurtuluş savaşında olduğu gibi mücadele etmelidir.
Allah milletimize tüm ticaret sektörüne ve devletimizi yönetenlere kolaylık göstersin.